Tarih: 01.07.2015 10:25

'Dershanelerin kapatilmasi kararini dogru bulmuyorum'

Facebook Twitter Linked-in

Milli Egitim Bakani Nabi Avci, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) dershanelerin kapatilmasi karariyla ilgili, "Ben de dogru bulmuyorum, mahkeme yanlis bir karar vermistir" dedMilli Egitim Bakani Nabi Avci, katildigi bir televizyon programinda gündeme iliskin sorulari yanitladi. Anayasa Mahkemesi'nin dershanelerle ilgili iptal kararina iliskin Avci, "Sürpriz oldu. 'Bunu bekliyor muydunuz?' diye soruldugunda, ben beklemiyordum dedim. Paralel yapinin medya organlarinda bu isi ne kadar saskinlikla karsiladigima dair yorumlar yaptilar. Hayir, saskinlikla degil, beklemiyordum ayri bir sey, çok sasirdim ayri bir sey. Beklemiyordum, çünkü mahkemenin süreci, Anayasa Mahkemesi'ndeki süreç bu degildi, yani bu kararla sonuçlanacak bir süreç manzarasi yoktu, çünkü yürütmenin durdurulmasina iliskin talep daha önce ayni mahkeme tarafindan ret edilmisti. Dolayisiyla biz de, sektör de, ögrenciler, veliler, hepimiz bunu mahkemenin muhtemel karari hakkinda bir ön isaret gibi de algilamakta mazurduk. Ama 1 Mart 2014'te açilan bu davaya mahkeme 8 ay sonra yürütmenin durdurulmasi talebini ret etti. 15 ay sonra da iptaline karar veriyor. Anayasa Mahkemesi'ne Cumhuriyet Halk Partisi tarafindan götürülen kanunda sadece dershanelerle ilgili degil, baska konular da vardi. Irili ufakli 8 madde, yani sonuçlari itibariyle o kadar önemli olmayan 8 madde vardi, bunlarin birçogunda da iptal isteminin reddine karar verdi. Ama özellikle dershanelerle ilgili kismi da… Sunu söyleyeyim; Mahkeme görüsmeye basladigi zaman biz önce yazili bir savunma verdik Millî Egitim Bakanligi olarak, neyi niçin yaptigimizi gerekçeleriyle mahkemeye sunduk. Ne zaman verdik? 31 Ekim 2014'te. Yine mahkemeden bu süre içerisinde bir ses soluk çikmadi" diye konustu.8 Temmuz'da bu konunun mahkemede görüsülecegi bilgisi kendilerine gelince, sözlü olarak da mahkemeye gidip yazili savunmada verilen görüsleri açiklamak istediklerini anlatan Avci, "Nitekim 8 Temmuz günü saat 10.00'da ben ve arkadaslarim mahkemeye gittik ve Baskana, üyelere ve diger katilimcilara… Çünkü diger katilimcilar kimler? Sendika, özellikle paralel yapiyla iltisakli sendikalarin, iki sendikanin temsilcisi, onlarla ilgisi olmayan maarif denetçi, daha dogrusu Millî Egitim denetçileriyle ilgili bir sendika, bir de özel okul temsilcilerinin avukatlarinin oldugu. Mahkemeye saat 10.00'da ben 1,5 saat süren bir açiklama yaptim, her bir iptali istenen maddeyle ilgili kendi görüsümüzü hukuki dayanaklariyla birlikte mahkemede izah ettim. Daha sonra, ögleden sonraki bölüme ben katilmadim, çünkü Mecliste tezkere oylamasi vardi, ama arkadaslarimiz devam etti. Millî Egitim Bakanligi Müstesarimiz devam etti, genel müdürlerimiz oradaydi, onlar da benim biraktigim yerden diger tamamlayici bilgileri mahkemeyle paylastilar. Simdi burada enteresan bir sey oldu, siz de görmüssünüzdür; mahkemenin gerekçeli karari yayinlanmadan… Aslinda usul olarak Anayasa Mahkemesi kararlari ancak gerekçeleriyle birlikte yayinlanir, yani gerekçesi olmadan karar açiklanmaz. Burada da formel olarak, biçimsel olarak mahkeme bir açiklama yapmadi, gerekçeli kararini olusturmadan bir açiklama yapmadi, fakat mahkemenin karari disariya sizdirildi. Biz mahkemeye olan, yargiya olan saygimiz nedeniyle, mahkeme süreciyle ilgili veya duyumlarin üzerinden yorum yapmamaya özen gösterdik. Fakat mahkemeden nasil bir karar çikacagi, hangi gerekçeyle çikacagi konusu özellikle paralel medyada ve ona bagli, onunla iltisakli yayin organlarinda genis genis yer aldi. Bunu, mahkemenin bundan sonraki isleyisinde, herhalde dikkate almasi gereken bir zaaf olarak degerlendireceklerdir onlar da" ifadelerini kullandi."IKINCIL MEVZUAT DÜZENLEMELERINE DAIR GÖRÜSLERIMIZI, HAZIRLIKLARIMIZI YARIN DA SEKTÖR TEMSILCILERIYLE KONUSACAGIZ"Bakan Avci, konusmasini söyle sürdürdü:"Simdi bu karari biz daha sonra gerekçesiyle birlikte yayinlandiktan sonra aldik, inceledik, daha öncesinde duyumlara dayali olarak ortaya çikabilecek muhtemel senaryolari inceledik, tartistik, hem kendi aramizda, yani Millî Egitim Bakanligi bürokrasisiyle, hem de sektör temsilcileriyle bunlari enine boyuna elden geçirdik, alternatif senaryolarimizi konustuk. Zaten bu dershanelerin dönüsüm sürecini basindan beri biz sektörün gerçek egitimcileriyle… Aslinda gerçek egitimcileri derken sunu da söyleyeyim: Basindan itibaren kimseyi dislamadan, su grup, bu grup demeden bu alanda faaliyet gösteren bütün kurumlarin temsilcileriyle, sivil toplum kuruluslariyla enine-boyuna görüserek bu süreci olusturduk. Yani yasalasma süreci de böyle oldu. Yasa çiktiktan sonra bu dönüsüm sürecinin nasil isleyecegini belirleyen ikincil mevzuati olustururken de ve somut adimlari atarken de sürekli olarak sektör temsilcileriyle istisareli halde götürdük. Nitekim daha sonra iste bu iptal davasi ve arkasindan ortaya çikan durumla ilgili olarak da yine sektör temsilcileriyle bunu enine-boyuna görüstük. Yarin da nitekim yine sektör temsilcileriyle yaptigimiz son hazirliklari, Anayasa Mahkemesi kararlari geregi yapmamiz gereken ikincil düzenlemeleri, hazirladigimiz ikincil düzenleme taslagini sektör temsilcileriyle de görüsecegiz son olarak, daha önce de görüstük. Özel Ögretim Kurumlari Genel Müdürümüz de zaten sektörlerle daha önce bunlari ayrintili olarak görüstü, onlarin taleplerini, beklentilerini, kaygilarini, muhtemel çözüm önerilerini, sorun alanlarini yine birlikte görüstüler. Daha sonra biz onlari kendi aramizda bütün bunlara 'nasil çözüm getirebiliriz?' bunlari da konustuk ve olusturdugumuz çözüm önerisini ve buna iliskin ikincil mevzuat düzenlemelerine dair görüslerimizi, hazirliklarimizi yarin da sektör temsilcileriyle konusacagiz.""NIHAI KARARIMIZI ÖNÜMÜZDEKI HAFTA BASINDA VERECEGIZ"Nihai kararin önümüzdeki hafta basinda verilecegini ifade eden Avci, "Nihai kararimizi önümüzdeki hafta basinda verip, bütün bu istisarelerden aldigimiz geri dönüsleri de dikkate alarak son kararimizi olusturup önümüzdeki hafta içerisinde kamuoyuna, 'bundan sonraki süreç söyle isleyecek' diye ikincil mevzuatin da yayinlanmasiyla… Yani ikincil mevzuat simdi bazilari için teknik olabilir. Kamu herhangi bir düzenlemeyi yaparken, iste anayasa var, sonra kanunlar var, kanunlarda yürütmenin yapmasi gereken isler, daha sonra yönetmeliklerle, tüzüklerle, yönergelerle yapilir biliyorsunuz. Dolayisiyla, ikincil mevzuat dedigimiz yönetmelikler ve yönergeler, onlari da hazirladik, onlara da son seklini verdikten sonra önümüzdeki hafta içerisinde bu sagdaki bütün muglaklik, belirsizlik beklentilerini ortadan kaldiracak bir kesinlik içerisinde konuyu çözmüs olacagiz insallah. Simdi anayasa hukuku, anayasa teknigi, uygulamalar, teamül, bu konudaki yasal ve anayasal kurallar söyle; yani çok özet olarak bununla ilgili olarak söylüyorum, Anayasa Mahkemesi yasamanin yaptigi yasal düzenlemeleri, yani anayasa veya yasa degisikliklerini veya çikardigi yasalari anayasaya uygunluk bakimindan denetler, bunlardan anayasa uygun bulmadiklarini da gerekçeleriyle birlikte açiklar. Bu durumda eger bir iptal karari uygun bulmadiysa ve o yasayi iptal etme karari verdiyse, o zaman yasama, yani Meclis tekrar o konuyla ilgili yeni bir yasal düzenleme yapar, orada bosluk olusturmaz. Anayasa Mahkemesi iptal karari verir bazi durumlarda; 'su yasayi iptal ettim, ama bu iptal karari bir sene sonra yürürlüge girecektir' der, demistir. Niye bir sene sonra? O bir sene içerisinde o yasanin iptal edilmesi nedeniyle ortaya çikacak olan yasal boslugu yasama, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni yapacagi bir yasal düzenlemeyle, yeni çikaracagi bir kanunla o boslugu doldursun diye araya öyle bir süre koyabilir. Burada o süre yok. Burada o sürenin olmamasi, yani burada yasal bosluk yok demis olur dolayisiyla. Meclis'in ayrica yeni bir düzenlemeyle dolduracagi bir yasal bosluk yok, burasi çok net demis olur. Simdi burada nedir son durum? Biz yaptigimiz yasal düzenlemeyle, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yaptigi yasal düzenlemeyle Özel Ögretim Kurumlari Kanunu'ndan dershane ibaresini çikarmisiz, hem yasadan, yani kanundaki kurum tanimlarindan çikarmisiz, hem de ikincil mevzuatta dershanelerle ilgili seyler de böylece çikmis oldu. Simdi 'bunu iptal ettim' dedigi zaman, anayasa teknigi bakimindan, anayasa hukuku bakimindan Anayasa Mahkemesi herhangi bir kanunu iptal ederken yasa koyucu gibi davranamaz. 'Ben bunu iptal ettim' dedigi zaman, oraya 'ben tekrar dershaneler tabiri koyuyorum, o da sudur' diye yasal düzenleme yapamaz, yapmamistir da zaten" seklinde konustu."ANAYASA MAHKEMESI'NIN KARARI ASLINDA DERSHANELERI DE KAPATIYOR""Aslinda ironik bir sey, ama bizim dönüstürmek için gayret gösterdigimiz, dönüstürmek için pek çok adim attigimiz dershanelerle ilgili Anayasa Mahkemesi'nin bu karari aslinda dershaneleri de kapatiyor" diyen Avci, "Yani biz eger kötü niyetli bir yaklasimla bakarsak sunu yapabiliriz: Tamam, Anayasa Mahkemesi iptal etti, yasada da su anda iptalden sonraki yasa metninde dershane diye bir kurum yok. 5580 Sayili Özel Ögretim Kurumlari Kanununda sayilan kurumlar, okul vardir, yabanci okul vardir, azinlik okulu vardir, özel etüt egitim merkezi vardir, kurslar vardir, ama dershane yok, dolayisiyla dershane dedigimiz kurumun yasal bir karsiligi su anda yok, böyle bir bosluk var. Biz kötü niyetli bir yaklasimla bakarsak diyebiliriz ki, 'tamam, yasada böyle bir sey yok, yapacak bir sey yok, kusura bakmayin'. O zaman da piyasada su anda dershane adi altinda faaliyet gösteren kurumlar yasa disi faaliyet gösteren kurumlar haline gelirler ve kapatilirlar. Anayasa Mahkemesi'nin kararinin pratikteki muhtemel sonuçlarindan biri bu olabilir, ama biz bunu yapmiyoruz. Biz ne yapiyoruz? Tamam, yasada su anda dershane diye bir kurum tanimlanmiyor. Anayasa Mahkemesi, iptal gerekçesinde 4 ilke açisindan bakiyor. Gerekçeli kararda bu düzenlemeyi iptal ederken simdi 4 kriter açisindan bakiyor Anayasa Mahkemesi. Yasamanin yaptigi bir düzenleme su 4 kritere uygun mu? Ne o 4 kriter? 'Hakkin özü, tesebbüs hürriyet, buna uygun mu?' Buradan bir aykirilik görmemis. 'Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun mu?' Evet, uygun, onda da bir aykirilik görmemis. Bu temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sinirlandirilabilir, dolayisiyla 'tesebbüs hürriyeti de temel hak özgürlüklerden biri olarak ancak kanunla sinirlandirilabilir meselesine uygun mu, bu ilkeye uygun mu?' Evet, bu düzenlemeyi kanunla yaptigimiz için ancak kanunla sinirlandirilabilme kriterine de uygun. Peki, niye iptal ediyoruz o zaman? Ölçülülük ilkesine uygun bulmuyor. Yani sen, evet, hakkin özüne uygun bir is yapiyorsun, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun, ona aykiri olmayan bir islem yapiyorsun, ancak kanunla düzenlenebilecek bir alani kanunla düzenleyerek yine uygun, anayasaya aykiri olmayan bir is yapiyorsun, ölçülülük ilkesi. Simdi ölçülülük ilkesini nasil temellendiriyor? Söyle: Diyor ki, insanlarin okul disi egitim alma hakki, bunu kanunla sinirlandirabilirsin, demokratik düzene uygunluk açisindan sinirlandirabilirsin, ama ölçülü bir sekilde yapman lazim. Biz Anayasa Mahkemesi'ndeki savunmamizda da söyledik, hala da ayni kanidayiz, evet, biz insanlarin okul disi egitim alma haklarini sinirlandirmiyoruz, zaten dönüsüm programinin özü bu. Yani yasama tarafindan verilen yetkiyle okul disi egitim alma hakkinin nasil kullanilacagini, nerelerde kullanilacagini, hangi kriterlere uygun kurumlarda kullanilacagini belirleme yetkisine sahiptir. Hatta yetki degil, görevidir Millî Egitim Bakanligi'nin. Ister formel egitimde, yani zorunlu egitimde olsun, ister okul disi egitim alanlarinda olsun, bütün egitim-ögretim faaliyetlerinin hangi kurumlarda, hangi kriterlere uygun olarak nasil yürütülecegine, okul türleri, kurs türleri, özel egitim kurumu türleri, o okul türlerinde, o özel egitim kurumu türlerinde verilecek egitimin niteligi, bunun denetlenmesi, orada uygulanacak programlar, bütün bunlarin hepsinin denetimi, gözetimi, Millî Egitim Bakanligi'na görev olarak verilmistir. Dolayisiyla, Millî Egitim Bakanligi, yani yürütme bu konularda düzenleme yapma yetkisine ve sorumluluguna sahiptir. Bizim yaptigimiz bu sorumlulugun geregi olarak buraya yeni bir biçim getirmek, bu dönüsüm sürecinin özü budur. Simdi bunu yaparken, tamam, dershaneler baska bir kuruma dönüsüyor, ama okul disi egitim alma hakkini dengeleyecek, yani bu hakkin kullanilmasini saglayacak ilave tedbirler almadigimizi söylüyor. Hâlbuki biz de aldigimizi söylüyoruz. Nasil almisiz? Bir; çesitli kurslar üzerinden yapilabiliyor bunlar.Iki; özel okul. Mevcut özel okul statüsüne uygun, ona dönüsebilecek kabiliyette olmayan kurumlar için gelistirdigimiz bir temel lise formülü gelistirmisiz, onun da disinda okullarimizda takviye kurslari açmisiz. Dolayisiyla, ögrencinin okulda aldigi bilgileri, okulda aldigi egitimi takviye edecek okul disi imkanlari hem özel okullar üzerinden, hem temel liseler üzerinden, hem takviye kurslari üzerinden, hem diger bilgi beceri kurslari üzerinden, hem etüt egitim merkezleri üzerinden sagladigimizi, o alani genislettigimizi de düsünüyoruz. Fakat mahkeme o kanida degil, daha da genisletmen gerekir diyor. Simdi biz de buna uygun olarak yönetmeliklerimizde, tamam, o zaman biz bu kurslarda su programlara uygun olarak verilecek egitimle bu alani serbest tesebbüse açmis olacagiz" ifadelerini kullandi."DERSHANELERIN KANUNI KARSILIGI YOK"Bakan Avci, sunlari kaydetti:Sadece tabela degisikligiyle bunun yapamaz. Simdi oraya kurs dedigi zaman, kursun kanunda bir tanimi var, kursun ne oldugu, nasil egitim verdigi, hangi beseri ve fiziki altyapi çerçevesinde hizmet verebilecegi yönetmelikle belirtilmistir. Zaten bizim yaptigimiz çalismada yeni açilacak olan kurslarin hangi programlari nasil uygulayacaklari da belirliyor. Simdi dershane meselesinde daha öncesinde çok ciddi bir basibozukluk var, yani hangi dershane hangi programi uyguluyor, kime uyguluyor, kiminle uyguluyor, oradaki egitimcilerin niteligi ne, nasil mekanlarda uyguluyor, ögrencilerle ögreticiler arasindaki iliskilerin niteligi vesaire. Ve destek kursu altinda, yetistirme kursu veya sinavlara hazirlik kursu altinda verilen programlarin kaydi yok. Halbuki bizim bütün kurslarimizin, ister motorlu sürücü kursu olsun, ister kuaförlük kursu olsun, yani kurs adi altinda çalisan, okul da ayni sekilde, özel okullarin da ders programlari Talim Terbiye Kurulu tarafindan onaylanir. Önce Talim Terbiye Kurulu'na verilir, çerçeve programlar vardir, ona uygun olarak özel okullar programlarini hazirlarlar, Talim Terbiye Kurulu onaylar, ondan sonra yürürlüge girer. Kurslarda da öyle, yani sürücü kursunda da kriterlerin ne olacagi, kurs veren elemanin niteliginin ne olacagi, kurs veren aracin, otomobilin niteliginin ne olacagi. Yani ben sürücü kursu açtim, tamam, otomobil ehliyeti verecegim ama otomobilim yok, motosiklet üzerinde egitim verecegim diyemezsiniz. Dolayisiyla, hangi egitimi hangi ortamlarda, hangi nitelikte vereceginizin belli olmasi lazim. Dershanelerde bu yoktu, simdi bu da bir disiplin altina girmis olacak. Dolayisiyla, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararinda yetersiz buldugu okul disi ortamlardan egitim alma hakkini genisleten düzenlemeyi biz ikincil mevzuatla yapiyoruz, hangi ölçeklerde, hangi kriterlerle, hangi ortamlarda verilecegini o yönetmeliklerle belirledikten sonra önümüzdeki hafta içerisinde netlestirip açiklamis oluyoruz, ondan sonra bu alandaki bütün belirsizlikler giderilmis olacak."" MAHKEME YANLIS BIR KARAR VERMISTIR"Bu konuyla ilgili düzenlemeleri yapmaktan Sorumlu Bakanligin basindaki adam olarak mahkemeyle polemige girmeyi dogru bulmadigini bildiren Avci, "Bu polemige giren veya bu tür kanaatleri olan arkadaslarimizin da haksiz oldugunu söylemem. Simdi mahkemenin kararini dogru buluyor muyuz? Hayir, ben de dogru bulmuyorum, mahkeme yanlis bir karar vermistir. Peki, yanlis bir karar vermisse bunun geregini yapmayacak miyiz? Hayir, geregini yapiyoruz. Geregi nasil olacak? Simdi orada kamuoyunun sunu iyi anlamasi lazim: Anayasa Mahkemesi bir kanunu iptal ettigi zaman, eski kanunu ihya etmis olmaz, yani kendini yasa koyucu yerine koyarak ben bunu iptal ettim, dolayisiyla eski kanun da ihya oldu; hayir. Su anda yürürlükte olan, bu iptal kararindan sonra yürürlükte olan 5580 Sayili Özel Ögretim Kurumlari Kanununda dershane diye tanim ve dolayisiyla ona bagli olarak ikincil mevzuatta dershane diye bir tanim yok. Bu iptal davasini açan 124 milletvekili Meclis açildigi zaman bir yasa teklifi verirler, Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti, ama orada bir bosluk var, 'biz simdi söyle bir dershane kanunu çikartiyoruz dershane sudur, Özel Ögretim Kurumlari Kanununa böyle bir dershane kurumu ilave edelim' diye bir kanun teklifini geçirebilirlerse Meclis'ten o zaman biz de oraya yazariz, evet, 'yeni bir kanun çikti, dershane diye bir kurum yeniden ihdas edildi' deriz, ama su anda yok" dedi."Bu kanuna iliskin yeni bir kanun teklifi verilecek mi" sorusuna Avci, "Hayir, bizim buna ihtiyacimiz yok. Biz ikincil düzenlemeyle, yönetmeliklerle yapacagimiz düzenlemelerle, zaten Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesinde belirttigi 'sen alternatiflerini biraz daha genislet, okul disi egitim alma imkanlarini'… Zannediyorum Anayasa Mahkemesi bunu özellikle mezunlar açisindan etkilenmis olabilir. Yani tamam, biz takviye kurslari açtik okullarimizda. Geçen yil 2 milyonun üzerinde ögrencimiz okullarimizda takviye kursu aldi. Takviye kursu nedir? Normal dersler bittikten sonra ögretmenlerimiz tarafindan bütün isteyen ögrencilerimize verilen ücretsiz kurslar. Yani dershanelerin verdiklerini iddia ettikleri egitimin ücretsizini, ama bunlar dershane degil, çok daha iyisini okullarimizda kendi ögretmenlerimiz tarafindan takviye ediyoruz zaten. Ögrenci matematikte iyi yetisemedigini düsünüyorsa, açilan matematik takviye kursuna kaydini yaptiriyor, hafta sonunda ücretsiz olarak o takviyeyi aliyordu. Geçen sene bunu 2 milyonun üzerinde ögrencimiz aldi, bu sene daha da fazla sayida ögrenimiz bundan yararlanacak. Okulu bitirmis olan mezunlarin bu tür destek almak isterse, takviye almak isterse, yani mezun olmus, ama üniversiteyi kazanamamis, o çocuklar, o gençler takviye kursu almak isterlerse?'Onun da cevabini verdik orada aslinda, onlar da halk egitim merkezlerimizde verilmekte olan takviye kurslarimizdan yararlanacaklar. Okullarimizda ögrencilerimiz, halk egitim merkezlerinde ise mezunlar, yani liseyi bitirmis üniversiteye girmemis, tekrar takviye almak istiyor, onlar da halk egitim merkezlerinde alacaklar demistik. Ama bu da diyelim ki mahkemeye yeterince alternatif gibi görünmemis olabilir, o zaman iste simdi kurslar üzerinden bu alternatifleri biçimlendiriyoruz" yanitini verdi.Geçen sene açilan takviye kurslarla ilgili Avci, "18 bin 290 okulda 179 bin 306 kurs açildi. Matematik, kimya, fizik vesaire 179 bin sinifta takviye kursu açildi. Bu kurslara 2 milyon 687 bin 946 ögrenci devam etti geçen yil. Hafta sonu kurslarinda 112 bin 284 ögretmenimiz görev yapti. Onlara da ayrica tesekkür ediyorum. Çünkü bu ögretmenlerimize kurs ücreti olarak verdigimiz para -öyle parayla yapilacak bir is degil- bu tamamen ögretmenlerimizin idealistçe gerçeklestirdikleri, ögrencilere sunduklari bir hizmet. 2 milyon 687 bin 946 ögrenci geçen sene bu kurslardan yararlandi" dedi.2 BIN 270 KURUM DÖNÜSÜM PROGRAMINA ALDINDIDönüsüm programina müracaat edenlerin sayilariyla ilgili Avci, sunlari söyledi:"2 bin 284 kurum dönüsüm için müracaat etti, yaklasik 3 bin 500 kurumdan 2 bin 284'ü 'dönüsmek istiyorum, ben de özel okul olmak istiyorum veya baska bir kurs türüne dönüsmek istiyorum' diye. Biz bu müracaatlari aldiktan sonra, onlarin mali yapilari vesaire gibi durumlarina bakarak degerlendirdikten sonra, 'tamam, senin kriterlerin dönüsüme uygun, sen çalismalarina basla' dedigimiz 2 bin 284 müracaattan 2 bin 270, demek ki dönüsüm için 14 tanesini uygun bulmamisiz. Bunlardan da bugüne kadar bin 33'ü dönüsmüs. Neye dönüsmüs? 891'i temel lise olmus, 127'si ortaokul olmus, 6'si ilkokul olmus, 5'i okul öncesi egitim kurumu olmus, 4'ü Anadolu lisesi olmus, toplam bin 33 kurum dönüsmüs. Bir de, bu dönüsüm programi basladiktan sonra kendi istegiyle kapanan, yani 'ben dönüsmek de istemiyorum, mevcut halde de devam etmek istemiyorum' diyen 430 kurum var. Tabi hiçbir kurumun kapisinda paralel yapi yazmaz, yazmiyor, dolayisiyla biz de bu kurumlari Millî Egitim Bakanligi olarak resmi islemlerimizde paralel olanlar, olmayanlar diye ayirt etmiyoruz. Biz dönüsüm için müracaat eden kurumlarin fiziki alt yapilarina bakiyoruz, beseri altyapilarina bakiyoruz, haklarinda herhangi bir yasal sorusturma olup, olmadigina bakiyoruz, mali yapilarina bakiyoruz. Yani niye bunlara bakiyoruz, mali yapilari mesela niye ilgilendirir? Sunun için: Geçmiste Türkiye, özel yüksekokullar faciasi yasamisti. Yani vakif üniversitelerinden önce birtakim özel yüksekokullar kuruldu, bunlar ögrenci kaydettiler, ama birçogu mali yapilari uygun olmadigi için islerini tasfiye ettiler, yürütemediler, o ögrenciler ortada kaldi. O yüzden vakif üniversiteleri kurulurken, vakif üniversitelerine iliskin kanuni düzenleme yapilirken söyle bir madde getirildi: Her kurulan yeni vakif üniversitesinin bir hami devlet üniversitesiyle irtibati vardir. Yani herhangi bir vakif üniversitesi maddi bakimdan veya herhangi bir nedenle zorluga düser, ögrencilerini okutamaz, 'ben isi birakiyorum, yürütemiyorum, iflas ettim, vakfin gelir kaynaklari bu isi sürdürmeye yetmiyor' dedi. Ne olacak peki orada okuyan ögrenciler? Iste bunlar ortada kalmasinlar diye kurulusundan itibaren YÖK bunlara izin verirken her bir vakif üniversitesine bir hami üniversite tayin eder. Diyelim A vakif üniversitesinin hami üniversitesi Istanbul Üniversitesi'dir. Eger o A vakfinin üniversitesi bir sikintili duruma düserse Istanbul Üniversitesi onun ögrencilerini almayi ve mezun etmeyi taahhüt etmistir. Simdi biz bu dönüsüm sürecini planlarken, yasal düzenlemesini yaparken bunu da düsündük. Yani kurulacak olan özel okullar, dershaneden dönüsüp özel okul olacak kurumlar ya aldiklari ögrencileri mezun edene kadar ayakta kalamazlarsa, herhangi bir nedenle maddi bakimdan sikintiya düser ve sonra bu ögrenciler ortada kalirsa ne yapar? Onun için bir devlet okuluyla bunlari zaten yatay geçis imkani oldugu için buna gerek görmedik. Ama onun disinda, simdi bunlari da yapiyoruz, dönüsen bin 33 kurum her bakimdan incelenerek alinmistir. Yani haklarinda herhangi bir cezai sorusturma var mi, kuruculari herhangi bir suça bulasmis mi, herhangi bir suç örgütüyle iliskisi var mi, mali yapilari ne durumda? Mesela çalistirdigi personeli sigortasiz çalistirmis, kayitlardan bunu gördügümüz zaman bu tür mali suçlar veya idari suçlar veya herhangi bir baska adi suçlari, yasa disi örgütlerle iliskileri savcilik sorusturmasi vesaireyle belirlenenler hakkinda daha temkinli veyahut elimizde somut seyler varsa da onu degerlendirme disi aliriz."Temel liselerin dönüsüm sürecinde dershaneden hemen özel okula dönüsemeyecek olan kurumlar için gelistirilen bir ara kurum oldugunu kaydeden Avci, "Özel okul açmak için belli kriterler var, bir özel okul açmak için Özel Ögretim Kurumlari Kanununda özel okul tanimlarken ne yapacagini söylüyor, sonra yönetmelikte de bu kurumun hangi kriterlerle açilacagi belirleniyor, iste bahçesi söyle olacak, asansörü böyle olacak, siniflari söyle olacak, laboratuvari, yani bütün fiziki imkanlari tanimlanmistir, ögretim kadrosu böyle olacak. Bazi dershaneler bu kriterleri hemen karsilayacak durumda olmadiklari için, ama iyi niyetli olarak da, 'Tamam, biz bu dönüsüm programina inaniyoruz, güveniyoruz, biz de dönüsmek istiyoruz, ama bize bir geçis süreci taniyin' dedikleri için…Biz sektörle istisari olarak yürütmemizin bir faydasini burada gördük. Dediler ki, 'bize bir geçis formülü olusturun, mesela 4 sene içerisinde, bazilarimiz 3 sene içerisinde, bazilarimiz 4 sene içerisinde bu sartlari saglariz, ama arada faaliyetlerimizi sürdürebilecegimiz bir kurum türü tanimlayalim' temel lise buradan çikti. Dedik ki, 'tamam, özel okullarda aranan bütün kriterleri aramayalim, bu kriterleri biraz esnetelim, yani bahçem yok, bahçe kosulunu biraz gevsetelim. Ama siz de bize taahhüt imzalayin, 4 yil içinde ben özel okul kriterlerini karsilamak üzere temel liseye dönüsecegim, 4 sene sonra da kanunda, yönetmeliklerde tanimlanmis biçimde özel okul olacagim' bu taahhütlerle bu temel liseler açildi. 891 tane temel lisemiz var. Bunlar ögrencilerini kaydetmeye devam edecekler, kendilerine verilen programlari uygulamaya basladilar, önümüzdeki dönemde de devam edecekler.Hatta yeni düzenlemeden bunlar daha da çok yararlanmis olacaklar.Dolayisiyla 4 yil sonra da bunlar gerekli kriterleri de karsilayarak standart özel okullara dönüsmüs olacaklar" ifadelerini kullandi.ÖZEL OKULLASMA ORANI YÜZDE 2'DEN YÜZDE 7'YE YÜKSELDI"2002 yilinda yanlis hatirlamiyorsam özel okullasma oranimiz yüzde 2,2'ydi, simdi yüzde 7'yi geçti, daha da artacak" diyen Avci, "OECD'de ortalama yüzde 17, bazi ülkelerde çok daha yüksek. Dolayisiyla, burada ciddi bir potansiyel var. Bizim Anayasa Mahkemesi'ndeki meselenin sosyal boyutuyla ilgili yaptigimiz açiklamalarda onlarin kabul gördügü buradan görülüyor gerekçeli kararda, onu vurguluyoruz. Yani burada çok büyük bir emek ve sermaye ve altyapi heba ediliyor, sey de dönüyor, yani patinaj yapiyor. Dershane dedigimiz kurumlar, aslinda burada binlerce derslik var, pek çok egitimci buralarda emek sarf ediyor ve bunlar neyi yapmis oluyorlar? Sadece birtakim test teknikleriyle çocuklari sinavlara hazirlamis oluyor. Bunlari biz normal egitim sistemine dahil ettigimiz zaman Türkiye'nin egitim kapasitesi daha da artacak diye de bunlari düzenledik. Nitekim iste simdi ne olmus oldu? Yaklasik 3 bin 500 tane dershane vardi, Anayasa Mahkemesi kararina kadar bunlarin bin 33 tanesi dönüstü, Türkiye bin 33 tane yeni okul kazanmis oldu. Bu kötü bir sey mi?" seklinde konustu.


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —